Mimar Hacı Alaaddin ve Türk Mimarlığına Etkileri

uc-serefeli-eski-cami-cizimler Türk mimarlık tarihinde tozlu raflarda kalmış sayfalarından birisi şüphesiz ki Konyalı Hacı Alaaddin için ayrılmışyır. Klasiklerden sonraki Türk mimarlığının tanınmışları arasından onun sanatına verilen değerin neredeyse yok denecek derecede olması ve yılların üstüne toz çekmesi ile adı kaybolmuştur. Dönemin Konya ve Bursa kökenli mimarlık okullarını takip eden üçüncü Türk mimar okulu direk olarak onun adını taşımaktadır. Bu okuldan da Sinan, Hayrettin ve Musa ustalar geçmiştir. Asıl ilginç olan da, Mimar Sinan bile onun mektebinden etkilenmişken, kimsenin onu anmaması, aklına getirmemesidir. Bu yazıda da, kendisi ile ilgili bir nebze bilgi paylaşayım dedim.

Mimar Hacı Alaaddin eserlerini klasikler ile Rönesans arası bir dönemde meydana getirmiştir. Bu dönemde sadece geçmişe bağlı form ve fikirlerle çalışmak yerine, mevcut mimari görüşü ileri götürme adına çalışmalar yapmıştır. Bursa yöresinde inşa ettiği binalara bakıldığında çalışmalarının döneme göre farklılıkları anlaşılabilir olacaktır, hatta Edirne ilinde yer alan eserlerinden önce de başka yerlerde eserler vermiş olma ihtimali de bir kenarda durmaktadır.

Onun Edirne ilindeki kullandığı cami formundan önceki örneklerde, Selçuklular tarafından benimsenmiş, düz (bazen kabarık) masif gövdeler, ve çok ender olarak kullanılan kubbeli saha mimarisi ile gövde yukarıdan kapanmaya çalışılırdı. Oysa Konya okulundan çıkan Hacı Alaaddin düz hatların yanısıra ikinci köşeli hatları kullanmak gibi fikirleri uygulamaya geçirmeye başlamıştı. Aslında Hacı Alaaddin, 14. yüzyılda Edirnede uyguladığı bu yöntemleri daha öncesinde Anadoluda denemeye başlamıştır.

Döneminde Bizans sınırları dışındaki bu sanat akımları, İstanbul Osmanlıların eline geçmeden önceki yaklaşık 100 sene içinde Osmanlıda devam etmekteydi. Günümüzde İstanbulda gördüğümüz bir çok Osmanlı eserinin inşasında kullanılacak tekniklerin temeli bu dönemde atılıyordu. Bu dönemde ortaya çıkan Hacı Alaaddin eseri Ulu Cami için kullanılan sistemin gelecek nesillerde hiç etki yaratmadığını söylemek de cahilce bir iddia olmaktan ileri gitmeyecektir. Örnek vermek gerekirse, küçük ölçülü sahada ve sahayı kapatan kubbelerin inşa sistemlerinde kullanılan sistemler, Eşrefoğlu tarafından Edirne tipi bir yaklaşım ile daha sade kullanılıyor ve sayıyı dokuza çıkarmasını sağlıyordu. Bahsi geçen bu sistem, yaklaşık 1403 yılında başlayan ve 1421 yılında ikmal olan eski Muradiye, yani Ulu Camii ile başlar. Çok sade bir form kullanılan ve kubbeleri taşıyan dam sathı, altta dört köşeli ve paralel kenarlı direkler destekliyordu. Buna tek istisna ise Manisada direklerin yuvarlak bir forma geçmesi olmuştur. Kubbe zikzak bir bağlama esası üstüne inşa edilmiştir. Bu tür kubbe çalışmalarına Keluk bin Abdullah eserlerinde rastlanmaktadır.

uc-serefeli-kesimiUlu Caminin bir şerefeli küçük minaresi ilk inşaata aittir. Diğerleri iki şerefelidir, ancak bu minarelerin inşaatı 1800’lü yıllardadır. Caminin dış kapısında Arapça bir beyit bulunmaktadır. İnşaatın ilk halinde taşla beraber tuğla da kullanılsa da, zaman içinde sadece taş hale geçmiştir. Camide kullanılan taş işlemesi tekniği ilk olarak burada görülmektedir, ne kadar bu duvar tekniği Ermenilere veya Bulgarlara mal edilmek istenilse de, olan esinlenmelere rağmen özellikle kapıdaki büyük aks tekniği tamamen Osmanlı imzası taşır. Caminin ilk adı Çelebi Mehmed emri ile Süleymaniye konulsa da, zaman içinde Ulu Camiye çevrilmiş, üç şerefeli minarenin inşasından sonra da Eski Cami adı verilmiştir. Yanında bulunan medrese ile beraber cami projesi Konyalı Haci Alaaddin tarafından yapılmış, İbrahim oğlu Ömer ise kalfa olarak yanında çalışmıştır.

İlerleyen dönemdeki eseri Üç Şerefeli Cami, Yıldırım oğlu Mustafa Çelebi tarafından yaptırılmıştır. İnşaatı 10 sene süren caminin açılışta adı Yeni Muradiye olarak konulmuş, zamanla Yeni Cami olmuştur. Günümüzde ise Üç Şerefeli olarak da bilinmektedir. Ortası büyük bir kubbe ve yanlarda ikişerden dört kubbe şeklinde inşa edilmiştir. Kemer ve kubbelerde dönemine göre farklılıklar gösteren ölçüler kullanılmıştır. Kapıda kullanılan sarkıt işçiliği göze çarpar. İkinci avlu etrafında basık ve yuvarlak 18 kubbe bulunur. Şadırvan kısmı ileriki senelerde yapılan bir onarımda eklenmiş, damı örten tahta çatı ise 1918 yılında kaldırılmıştır. Doğu minaresi üç şerefeli ve en kalın minaredir. Üç Şerefeli isminin verilmesine neden olan bu minarenin boyu 70 metredir. Aynı taraftaki kinci minareye Baklavalı Minare ismi verilmiştir. Üçüncü minare Şişhaneli ve dördüncü minare ise Burmalı Minare olarak anılır.

muradiye-kesitiEvliya Çelebi cami içinde kullanılan boyaların yetmiş deve ile İrandan getirildiğini ve Mani adında bir ressam tarafından nakşedildiğini yazmaktadır. Haremde bulunan kubbe nakışları bu zamandan kalsa da, diğer nakışlar ileri zamanlarda işlenmiştir. Kubbe mimarisi incelemeye değer özellikler taşır. Ayaklar ve ölçüler dikkatlice azaltılarak, kubbelerin büyütülmesi ve merkezi bir kubbe kullanılması isteği formda görülmektedir. Dönemine göre ziyadesiyle başarılı olan bu statik çalışma da Mimar Hacı Alaaddin imzasını taşımaktadır.

Çalışmalarının etkilerini çırakları Rüstem, Musliheddin, Şehabeddin, Mehmet ve Ömer’in Bursa ve Edirne eserlerinde görebiliriz. Atik Sinan tarafından inşa edilen Fatih camii, Murad tarafından inşa edilen Edirne Bayazidi, oğlu tarafından inşa edilen Beyazıd camii, ve Mimar Sinan’ın Selimiye Camisinde onun izlerine rastlayabiliriz.

uc-serefeli-duvarEserlerini sıralamak gerekirse;

1389-1400 – Ulucami (Bursa)
1389-1446 – Muradiye, Misafirhane, Medrese, İmaret, Ev ve Türbe (Bursa)
1399 – Küpeli Camii / Yıldırım (Edirne)
1433 – Eski Camii (Edirne)
1435 – Muradiye Camii, Darülhadis (Edirne)
1447 – Üç Şerefeli Camii (Edirne)
1421 – Gazi Mihal Camii (Edirne)
1436 – Kirazlı Camii (Edirne)
1428 – Şah Melek Paşa Mescidi, Şah Melek Paşa Camii (Edirne)
1431 – Hoca İvaz Paşa Mescidi, Hoca İvaz Medresesi (Edirne)
1436 – Gazi Mihal Köprüsü (Edirne)
1436 – Gazi Yıldırım Köprüsü (Edirne)
1410 – Üç Şerefeli Hamamı (Edirne)
1400 – Muradiye Hamamı (Edirne)
1402 – Saray-ı Cedid (Edirne)
1436 – Umur Bey Mescidi (Edirne)
1440 – Mezit Bey Camii (Edirne)
1433 – Mevlevihane, Medrese, Mektep (Edirne)
1442 – Mezit Bey Hanı (Edirne)
1435 – Tahtakale Hamamı (Edirne)
1441 – Topkapı Hamamı (Edirne)
1446 – Ergene Köprüsü (Edirne)
1446 – Balabanpaşa Camii (Edirne)
1443 – Emir Çavuş Camii (Edirne)
1441 – Baba Demirtaş Mescidi (Edirne)
1441 – Köprü (Edirne)
1441 – Hisar Camii (Ankara)
1412 – Gazi İbrahim Mescidi (Edirne)
1436 – Şehabettin Paşa Camii (Edirne)
1442 – Ferit Bey Hamamı (Edirne)
1422 – Gazi Mihal Hamamı (Edirne)
Halil Paşa Hanı (Edirne)
Eski Bedestan (Edirne)
Gazi Mihal İmareti (Edirne)
Mezid Bey İmareti (Edirne)
Balaban Paşa İmareti (Edirne)
Saruca Paşa Camii (Edirne)
Acemi Oğlanlar Kışlası (Edirne)
Abdilvas Medresesi (Edirne)

(Yazıda kullanılan metin ve görseller telif hakları çerçevesinde korunmaktadır. Yazılı ve görsel bilgiler tarafımdan izin alınmadan kullanılamaz, bu sayfaya erişimi sağlanmış bir bağlantı atfedilmeden alıntı yapılamaz. İzinsiz kullanımlarda doğacak hukuki mesuliyeti koşulsuz kabul etmiş sayılacağınızı bildiririm.),

turk-mimarisi-mimar-haci-alaaddin

    Leave Your Comment Here

    This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.