Geçmişten bugüne Haydarpaşa Garı

haydarpasaİstanbul’un ilk kapısı, şehirle ilk tanışma yeriydi bir zamanlar. Haydarpaşa Garı, ayrılıklar ve kavuşmalar ile perçinlenen anılarda, büyük vitraylı pencerelerinden sızan ışık, barok usulü süslenmiş büyük salon, tahta bavullar ile “Seni yeneceğim İstanbul” klişesi, bu şehir ile tanışmamış olanların bile bildiği bir yer haline geldi. Kardeşi Sirkeci İstasyonu batıdan gelen misafirleri İstanbul’un doğu havası ile tanıştırırken, Haydarpaşa Garı, doğudan gelen misafirlere İstanbul’un batı havasını sunarak şaşırtırdı. 1 Şubat 2012 tarihinde bir karar alındı. “24 ay süreyle” tren seferlerine ara verildi. Sene 2016, ne olacağı hala belli değil. Ama ne olursa olsun Haydarpaşa Garı, herkes için bir simge olarak kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Şimdi gelin bu tarihi binanın geçmişini biraz anlatayım sizlere.

haydarpasa-cayiriİnşa edildiği yerde bir zamanlar meşhur olmuş Haydarpaşa Çayırı bulunurdu. Adını da 1530lu yıllarda vezirliğe gelen Hadım Haydar Paşa’dan aldığı söylenir. Pek bilinmeyen ama (bence) akla daha yatkın olan husus ise farklı bir Haydar Paşa ile ilgili. Kendisi Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Ağa Ocağında yetişmiş bir mimar. Kanuni ile birlikte İran ve Macaristan seferlerine katılmış, II. Selim zamanında Kıbrıs fethinde yer almış, vezirliğe yükselmiş ve 83 yaşında Eflak seferine giderken şehit düşmüş. Her ne kadar Haydarpaşa İstasyonunda bir tabelada yer alan bilgide yöredeki ilk yapısı gibi görünse de, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Kavak Sarayı daha eskidir. Nitekim bu binanın mimarı da Haydar Paşa olmuştur. Bu yüzden sarayın öte yanı tabir edilen o çayır da Haydar Paşaya verilmiştir.

haydarpasa-insaatHaydarpaşa tren istasyonu olmadan önce, bu çayır Osmanlı ordularının Anadolu tarafındaki seferleri için toplanma ve hazırlık yeri olmuş. Savaş olmadığı zamanlarda şenlik yeri ve mesire alanı olarak faydalanılmış. Ta ki 1873 yılında İstanbul – İzmit demiryolu hizmete girene kadar. Demiryolu çayırı ikiye böler ve deniz kıyısına bir gar binası ile liman yapılır. Bu da yanında yöresinde yerleşenlerle beraber bir mahallenin oluşmasını sağlar. Derken kapitülasyonlar başlar. Haydarpaşa Garı, Anadolu – Bağdat demiryolu hattının başlangıç noktasıdır ve Osmanlı İmparatorluğunun tamtakır kalmış hazinesine el koyan Düyunu Umumiye-i Osmaniye İdaresi tarafından istenilen bir limana karşılık verilmiştir. “Gar yetersiz” denir ve ardından iki Alman isim (Helmuth Cuno ve Otto Ritter) tarafından Haydarpaşa İstasyonu, tam iki yıl üç ayda bitirilir. 1908 yılında hizmete giren bu binanın inşaatında çok sayıda işçi çalışır. Ayrıca 1500 kadar taş ustası İtalyadan gelirler. Denize çakılan 21 metre uzunluğunda, 100 ahşap kazığın üstüne inşa edilen bina 2525 metrekare bir alanı kapsar. Temel Hereke menşeili pembe granitten yapılmıştır. Demir yapının arası da Osmaneli menşeili Lefke taşı ile doldurulmuştur.

haydarpasa-1917Haydarpaşa Garı, Birinci Dünya Savaşı sırasında asker ve cephane ile dolmuştur. 6 Eylül 1917 yılında bir sabotaj düzenlenince oluşan patlamada yüzlerce asker hayatını kaybeder ve bina yangın esnasında zarar görür. 1928 yılında Mustafa Kemal Atatürk, 30 milyon 748 bin 472 İsviçre Frangı karşılığı Haydarpaşa Garını Türkiye Cumhuriyeti mülkiyetine geçirir. 1979 yılında Independenta gemisinin patlaması binaya tekrar zarar verir. Tarihi çinilerin kırıldığı bu patlama aynı zamanda Kadıköy için de epey yıkıcı olmuştur. Çiniler mimar ve vitray ustası Şükriye Işık tarafından yenilenmiştir. Derken 2010 tarihinde çıkan yangında çatııs çöker ve 4. katı kullanılamaz hale gelir.

haydarpasa-2010U planlı, 5 katlı binanın genellikle vapur iskelesi ile ortasındaki peronlara kadar olan bölümü bilinir, ancak her katta yer alan geniş koridorları, köşe kulelerde üst katlara doğru küçülen daire planlı odaları, yüksek tavanları, ahşap kapıları, kırmızı halı kaplı basamakları, işlemeli trabzanları ayrı bir güzeldir. Vapur iskelesinden bahsetmişken, Mimar Vedat Tek imzası taşıyan Haydarpaşa Vapur İskelesinde bulunan Kütahya çinileri de Mehmet Emin Usta imzası taşır. Garın ortasındaki Atatürk büstünde “Demiryolları ümran tevlid eder.” yazardı. Bir hata vardı ki, orada bahsi geçen “ümran” değil, “umran” olacaktı. Umran bayındırlık, bir nevi güzelleşme anlamına gelir. Değişmiş midir bilemem, değişecek gibi de görünmez, tabii internet kaynaklarında bile artık ümran ile umran kelimesinin arasındaki fark bile kaybolmuş olabilir, kimbilir?

Bir kenarda “unutulmuş” veya “unutturulmak istenen” bu eser “müze mi olsun, otel mi olsun?” tartışmaları daha uzun süre devam edecek gibi, umarım bu tartışmalardan ve verilecek kararlardan Haydarpaşa Garı bir zarar görmez, incinmez. Kent kimliğine katkısı olan, her yıl milyonlarca insanı konuk eden bu binanın da hak ettiği saygıyı görmesi dileklerimle…

    Leave Your Comment Here

    This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.