Mimarlar, 3D Görselleştirme Çalışmalarınızı Neden Tercih Etmiyor? – Bölüm 1

Hepimiz 3D Mimari Görselleştirme stüdyoları olarak bir noktada tersliklerle karşılaştık. Mimarların tasarımlarımızın ve çalışmalarımızın değerini anlamadıklarını zannettik. Oysa ki portföyümüz harikaydı ve mimarlar her nasılsa bunu önemsemiyordu, sosyal medya hesaplarımızda da binlerce takipçimiz vardı, her görselimizi çok beğeniyorlardı, ama bizi kimse tercih etmiyordu. Peki neden?

Fotoğraf Benjamin ChildUnsplash

“Beni görün!”, “bakın ben buradayım” diyen çocuklar gibi davranmak bir zamanlar işe yarıyordu aslında, hatta bir şirketin en acemice sloganı olan “Siz hayal edin, biz gerçekleştirelim.” sloganı eski şirketimin afişini süslüyordu bir dönemler. Ama o dönem çok geride kaldı. Hem sektör, hem de sosyal yapı iş konusunda eskisine göre çok daha olgun davranışlar bekliyor. Beklemeyenleri de var elbette, ama onlarla da iş yapmanın sonuçları sıklıkla bir yerlerde tıkanıp kalıyor.

Artık müşterilerimize “Etkili 3D Görselleştirme hizmetimiz ile vizyonunuzu gerçekleştirme konusunda nasıl yardımcı olabilirim?” sorusunu sormak gerekiyor. Bunu sorarken de, mimarlık ofislerinin arayışlarını, stratejilerini, beklentilerini ve sıkıntı duydukları noktaları iyi bilmemiz gerekiyor.

Peki Mimarlar Tam Olarak Ne Arıyor?

Bugüne dek çalıştığım bir çok mimarın çeşitli sorunlarını hazırladığım görseller aracılığı ile çözdüm. Çeşitli belediyelere, imar müdürlüklerine, eski eser denetleyenlere vb yerlere sunulmak üzere görseller ve animasyonlar hazırladım. Bu çalışmalardan bazılarında kurullar öyle isteklerde bulundular ki, anlatsam kimse inanmaz. Ama bunların hepsi deneyim ve tecrübe haline geldi zaman içinde.

Mimarların, ülkemizde öncelikle dikkat ettikleri görsel çalışmalarınız, mimarlık ile ilgili farkındalığınız ve işi teslim etme sürecindeki başarınızdır. Ve bunlardan en önemlisi 3D görsel çalışmalarınızdan ziyade, mimarlık ile ilgili farkındalığınızdır. Bir binayı okumayı becerebilmenizden başlar bu konu, ve uzar gider. Elbette çoğumuzun bir mimar kadar bu işi bilmesi imkansızdır, sosyal mecralarda da bunun tartışmaları çok olur. İşi bilmeyenler, “mimar ne yapıyor ki?” sorusunu soracak kadar kendini bilmez davranışlar sergilerler, ve ister istemez bu tavırları her toplantılarında mimarlar tarafından fark edilir.

Bu yazıda anlattıklarımda yanlış anlaşılmak istemem. Burada derdim, “onlar kötü, biz çok iyiyiz” gibi bir basitlik değildir. Burada amacım, sizin tasarımlarınızı daha iyi hale getirmek için ahkam kesmek de değildir. Burada anlatacaklarım size çok yönlü bir “proje yöneticisi” olacak yönde hatırlatmalar yapmak ve yaptığımız işin aslında nerelere etki ettiğini daha iyi anlamanız için elimden geldiğince rehberlik yapmakla ilgilidir.

3D Tasarım ve Mimari Görselleştirme İşinizi Gözden Geçirmeniz İçin 3 Temel Nedeni

Başta demiştim ya, binlerce takipçi, reklamlarınız vs var, ama ya görüşme alamıyorsunuz, ya da görüşmelerinizin çoğu olumsuz sonuçlanıyor. Bu durum sizin için geçerliyse kendinizde gözden geçirmeniz gereken ilk 3 unsur şunlar olmalı.

Ürün/müşteri odağınızda denge yoktur

Bu işlere başladığımdan beri karşıma çıkan işler genellikle kentsel dönüşüm projeleri ve villa tasarımları olmuştu. Bir otelin görselleştirme işi bana ilk teslim edildiğinde ise ilk başta biraz bocalamıştım. Benim için güzel görünen unsurların aslında bir otelde nasıl faydasız olacağını ilerleyen toplantılarda öğrendim, ve “oteller için mimari görselleştirme” gibi diğer konularda da kendimi önceden hazırlamak için sektörel detayları çeşitli kaynaklardan takip etmeye başladım.

Çalışmalarınızın gerçek hayatta karşılığı yoktur

Akdeniz bölgesinde İskandinav mimarisinden esinlenip villa tasarlayanlar biliyorum piyasada. Daha o mimarinin çatılarındaki eğimin neden olduğu hakkında bir fikri olmadan, ülkenin imar şartnamelerinde izin verilmeyecek uygulamaları tasarımlarına ekleyip, sonra işlerinin reddedilmesinin nedenini anlayamaıyorlar. Çünkü tasarımları ne kadar güzel olursa olsun, oldukları çevrede hayata geçirilemeyecek işleri yüzünden ellerindeki fırsatları değerlendiremiyorlar.

Workflow denen İş Akışınız karmakarışık bir haldedir.

İster onlarca elemanı bünyenizde barındırın, ister tek başınıza çalışın, “workflow” yani “iş akışı” olgusu çalışmalarınızda hayati önem taşır. Eğer tasarımınızı yaparken kullanacağınız materyallerin ne olduğunu önceden planlamadıysanız, bir basit eskiz ile fikrinizdeki uygunsuzlukları öngöremezseniz, render süresini doğru hesaplayamazsanız, elinizdeki iş yükü ile yeni bir iş alıp alamayacağınızı kestiremezseniz, kullandığınız yazılımların arasındaki uyumlulukları ve uyumsuzlukları bilmiyorsanız, er ya da geç müşterinize işi zamanında teslim edemez hale gelirsiniz.

Herhangi bir pazarlama kitabını alıp okuduğunuzda sıklıkla “müşterilerimize istediklerini satmamız” tavsiye edilir. Peki hiç düşündünüz mü, neden bunca şirket bu teknikleri deneyip sürekli başarısız oluyor? Neden reddediliyor, iş bulamıyor, bulsa da işlerinin sonuçları hüsran oluyor? Gelin sizi bu kişisel gelişim safsatalarından biraz kurtarayım. Onun yerine mimarların nelerden dert yandıkları hakkında birkaç fikir vereyim.

Nişiniz hakkında her şeyi biliyor olabilirsiniz, ama mimarlar hakkında düşündüğünüzden çok daha azını bildiğinizi kabul etmekle başlayın gelişmeye. Okuyun, araştırın. Şahsen Doğan Hasol gibi isimlerin kitaplarını okurken, çeşitli mimarların sosyal medyada rahatlıkla bulabileceğiniz söyleşilerini dinlerken, onların işlerine bakış açıları ve beklentileri hakkında çok şey öğrendim. Eğitimim gereği, gayet analitik düşünmeye şartlanmış bir mühendis olarak onnların daha soyut kavramları nasıl da tasarımlarına dahil edilecek unsurlara dönüştürebildiğini gördüm. Ve bu yüzden onlara gıpta ettiğimi bile söyleyebilirim, çünkü benim derdim kabaca anlatımla bir makinenin çalışır halde olması iken, onlar çalışır halde bir makine üretmekle kalmayıp, bu makinenin görünümü ve kullanım alanları ile ilgili detayları da göze alabilecek yetkinliktedirler.

Çoğu arkadaşımızın portföyüne baktığımda, veya sosyal mecralarda sunumlarında sıklıkla yorum yapanların dertlerinin gelişim değil, kendi aralarında rekabet olduğunu görebilirsiniz. Bir eğitim yazımda, “proxy nedir bilmiyorsanız, önce onu öğrenin” dediğim için hakaret dolu mesaj gönderen bir arkadaş misali, çoğumuzun derdi, gelişmekten ziyade, kazanmak. Ama kazanmak için çalışmak yerine, karşımızdakini kötülemek tercihimiz. Çünkü gelişim zorlayıcıdır. Oysa ki farkında olmadığımız, bir işi benden daha iyi yapan birisi, nezaket gösterip çalışmasını sunmuşsa, öğrenmemiz gerekenlerin neler olduğunu kavrayabileceğimiz bir imkanla karşı karşıya kaldığımızdır.

İşte bu bahsettiğim atışma dolu çukurda takılıp kaldığınız sürece, rekabet adı altında kendinizi ve çevrenizi yer bitirirsiniz. Lakin mimarlik endüstrisinde değişen trendleri ve ihtiyaçları takip edemez duruma gelirsiniz. Bu da em gerçekçi görsellerinizin bile tercih edilmemesine yol açar. Özellikle çalıştığım tüm mimarlar, “bana ne kadar iyi iş çıkardığınızdan bahsetmeyin, çalışmanızın benim portföyümdeki mimari yaklaşıma ne derece uygun olacağınızı anlatın” derler. Bu yüzden bir mimar ile görüşmeden önce, bu mimarın tasarımlarında nelere dikkat ettiğini araştırmaya özen gösterin. Önceki projelerinde kullandığı yaklaşımları, uygulamaları inceleyin ve neden bunların tercih edildiğini anlamaya çalışın. Ayrıca kullandıkları materyallerin ne olduğunu da dikkate alın. Bunları bilerek kendileri ile görüştüğünüzde onlara daha fazla güven vereceğinizi unutmayın.

Mimarların İçinde Bulundukları Ekosistemin Bir Parçası Olmayı Hedefleyin

Mimarların çoğu kendilerini “düşünen ve vizyoner bir topluluğun parçası” olarak konumlandırmaktadır. Endüstrilerindeki ve bu endüstrinin dolaylı etkileşimde olduğu bir çok unsurdan direk olarak etkilenirler. Bu sebepten, onların yer aldığı düşünce alanını algılamanız önem taşır. 3D Tasarım Stüdyosu olarak amacınız, mimari sürece olumlu etkide bulunacak, ve onların ekosistemine dahil olacak bir yerde bulunmak olmalıdır. Mimarlar, 3D Mimari Görselleştirme ve Animasyon çalışmalarının, mimari vizyonun bir gereği olduğunun farkındadırlar. Bu nedenle, onlara yeni fikirler sunabilecek yeterliliğe erişebilmek adına, hem onları, hem de içinde bulundukları ekosistemi tanımanız hayati önem taşımaktadır.

Önce empati kurma konusunu anlattığımıza göre sırada iletişime geçme konusu var. Bu da bir sonraki yazıda ele alacağım konu olacak. Yazının devamı tamamlanana kadar, ve hatta sonrasında da fikir, görüş ve önerilerinizi paylaşmanızdan memnun olacağım. Sevgiler, saygılar…

Leave Your Comment Here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.